Tweet Çeviriler:
Català |
OKURYAZARLIK PRENSİPLERİKendi Fonksiyonel Programınızı tasarlayınYazan: Phil Bartle, PhDÇeviren: Diva Uluçayİthaf edildiği kişi Peter Gzowski*Referans BelgesiOkur-yazar olmayanlar için çalışmayan bir okuldan yöntem ya da içerik kopyalamayın; buradaki prensiplerden oluşturun; konuyla ilişkili bir program tasarlayınOrtodoks ve Geleneksel yöntemleri ve içerikleri kopyalamayınız. Sadece bir tek doğru yöntem olduğu ve bunun da standart ders kitaplarında bulunacağı kanısından vazgeçerseniz daha etkili bir okuryazarlık eğitmeni olursunuz. Eğer kendi yöntemlerinizi ve içeriğinizi,yerel ihtiyaç, ilgi, özellik ve şartlara dayanarak (yani fonksiyonel) planlarsanız, yaklaşımınız hem size hem de okuma yazma öğrenenlere daha anlamlı gelecektir. Başkalarının yaptıklarını kopyalamak yerine burada sıralanmış olan prensipleri takip ediniz: hem yöntemi hem de içeriği. Ortodoksluğun "Bugüne kadar böyle yapıldı", ya da "Bu en 'düzgün' yoldur" prensipleri, işlev yerine geleneğe dayalıdır. Yararlı kelime ve cümleleri ararken, belki de diğer toplumlarla ilişkili olan kelime ve cümleleri sıralayan standart ders kitaplarından vazgeçmeniz lazım. Her toplum farklıdır, dolayısıyla içeriğiniz her toplum için farklı olmalıdır. Ortodoks öğrenme yöntemlerinin çoğu okul çocukları için planlanmıştır. Sizin danışanlarınız ise okur-yazar olmayan ya da yarı okur-yazar olan yetişkinlerdir. Katılımcılarınızın çoğu bir kaç haftalığına ortodoks okuluna gidip, rahat olmadıkları için veya onlara anlamsız geldiği için bırakmış olan insanlar olabilirler. Dolayısıyla, eğer o okulların yaklaşımlarını taklit ederseniz sizin yaklaşımınızdan da az şey öğrenecekler. Eğer okula benzer bir ortam yaratırsanız, hiç okula gitmemiş olanlara çekici gelen hiçbir şey olmayacaktır. Eğitim yöntemleri hakkındaki modüle bakınız. Eğitim harekete geçiricilerini hedef almıştır. Orada sıralanmış birçok prensip buraya da uygulanabilir. Bir taklit okul oluşturmaktan kaçının. En önemli öğrenme yöntemi olarak "dinlemekten" çok "uygulamayı" vurgulayınız. Benzerlik yerine araştırmayı, disiplin yerine keşvetmeyi teşvik edin. Katılımcılarınızın biraz zorlanmalarına izin verin; böylece öğrendikleri daha kalıcı olacaktır. Pes edecek kadar zorlanmalarına izin vermeyin; ama "Biz kendimiz başardık" deyebilmeleri için de yollar arayın. (Bakınız "Git.") Güçlenme. 2. Güçlenme Prensiplerine dayanarak kendi Yöntemlerinizi ve İçeriğinizi Geliştirin: Okuryazarlık müfredatı planlarken, hazılarken ya da tasarlarken cevaplamanız gereken iki soru şunlardır: "Ne öğretilecek (içerik)?" ve "Nasıl öğretilecek (yöntem)?" Eğitiminizin içeriği, katılımcılarınızın içinde bulundukları durumla alakalı sözcükler, sözcük grupları ve cümleler olmalıdır. Çeşitli deniz balıklarının adlarını ve fiyatlarını yazmayı bilmek, okyanusun yanında yaşayan ve balıkçılıkla haşır neşir olan bir toplum için çok alakalı olabilir, fakat geniş çayırda yaşayan göçebe bir toplum için o kadar da yararlı olmayacaktır. Öyle bir toplum, sürülerinde ne bulunduğuna bağlı olarak farklı deve ya da sığır cinsi isimleriyle daha çok ilgilenecektir. Kent gecekondu sakinleri de, balıkçılık veya çobanlık işlerinin detayları yerine, yerel marketlerle, yerel ulaşım maliyetleriyle ya da ucuz eğlence yerleriyle ilgilenecektir. Hepimiz sadece dinlemekten çok uygulayarak daha iyi öğrendiğimize göre, katılımcılarınızın kendi yaşadıkları hayat ve koşullarla ilgili sözcükleri belirleyebilecekleri eksersizler yaratın. Örneğin, bir balıkçı toplumunda, 4 - 8 katılımcıyla deniz kenarına gidip balık satmak ve farklı balık türleri, boyutları ve fiyatlarından bir liste hazırlamak iyi bir eksersiz olabilir. Bunlar grup tarafından bir posterde ya da kitapçıkta toplanabilir ve böylelikle pratik bir kullanımı da olur. Hayal gücünüzü kullanın. Şehir grubu daha farklı bir saha gezisi yapabilir. Örneğin, farklı işaretleri (mağaza işaretleri, trafik işaretleri, yön işaretleri, sokak isimleri) ayırt etmek gibi... Dikkat edin ki burada bahsedilen yöntem, katılımcıların pratik veya yararlı birşeyler yaptıkları bir "uygulama" yöntemidir. Ders dinleme ya da bir sunum izleme değildir. Spor salonundaki gibi, eksersiz (uygulama) güç kazandırır. 3. Yetişkinler Çocuklar Gibi Değildir – Farklı Yaklaşımlar Gereklidir: Öğretmenlik yaparken kendimizi yetişkin, karşımızdakikeri de çocuk gibi hissetmek kolaydır. Ne de olsa okuldaki durum öyledir değil mi? İşte o zaman yanlış yapmış oluruz. Biz okuryazarlık öğretirken, öğrenciler çocuk değil, yetişkindirler. Okuma yazma bilmemeleri, bizim onlardan her açıdan daha üstün olduğumuz anlamına gelmez. Onlara hareketlerimizle, ses tonumuzla ya da cümle kuruş şeklimizle onlardan daha iyiymişiz (daha üstün, daha güçlü) gibi hissettirmediğimizden emin olmamız lazım. O şekilde davranmak onların cesaretini kıracaktır ve onları kaybetmemize, dolayısıyla da okuryazarlık öğretiminin başarısızlığa uğramasına sebep olacaktır. Yetişkinlere öğretmenlik yaparken, sürekli onların çocuk olmadıklarını hatırlamamız lazım. Yetişkinler olarak kesinlikle ve kesinlikle bizimle aynı muameleyi görmeliler. Çocuklara öğretmenlik yaptığımızdaki harcadığımız zamanı ve eforu harcamamız gerekmiyor. Çocuklar konuyla alakalı bilgilerden çok daha fazlasını öğreniyorlar; güç hakkında, dünyaya uyum sağlama hakkında, toplum hakkında ve isteklerini disiplin altına alma hakkında... Yetişkin okuryazarlık katılımcıları bunları öğrenmiyorlar, dolayısıyla onlara otomatik olarak düşüncesizce çocuk muamelesi yapmaktan kaçınmamız gerekiyor. Okulda öğretmenin çoğu eforu, zamanı ve düşüncesi çocukların düzgün davrandıklarından ve dersi dinlediklerinden emin olmakla geçer. Sizin zamanınızın hiçbir bölümü bu şekilde geçmemeli.Böyle davranırsak katılımcılar hemen farkedecektir ve öğretileni öğrenmemeye başlayacaklardır. Eğer katılımcılarımıza, onları yetişkin ve kendimizin dengi olarak gördüğümüzü hissettirebilirsek, yöntemlerimize daha iyi karşılık vereceklerdir. 4. Öğretim Modelleri Çocukların Gittiği Okullardan Alınmamalıdır: Öğretmenlik tarzı şeyler yaptığımızda genellikle davranış modellerini kullanırız. Bazen bu modelleri bilerek ve isteyerek bizden büyük, saygı duyduğumuz rol modellerinden alırız. Bazı zamanlarda ise bu modelleri kullandığımızın farkında bile olmayız, ve içgüdüsel olarak bize "doğru" gelen şeyleri yaparız. Bunlar bizim ve başkalarının ne yapmamız gerektiği konusundaki varsayımlarına dayanır. Demek ki, eğer öğrenmeyle ilgili, özellikle de okuma yazma öğrenmeyle ilgili tecrübemiz sadece okuldan geliyorsa burada bir tehlike vardır. Tehlike şudur: model kaynağımız olarak sadece okulu kullanma ihtimalimiz vardır. Okuldaki tecrübemizi hatırlamak için efor harcamamız ve yetişkinlere uymayan kısımları dikkatlice ayırmamız lazım. Bunlar, disiplin için ısrar etme, öğrencileri sıraya sokma, öğretmenin her zaman haklı olduğunu varsayma, erdem ve bilgi abidesi gibi davranmayı içerir, ama sadece bunlarla kısıtlı değildir. Hepsinde olmasa da bazı okullarda öğretmenler öğrencilere diğer öğrencilerin önünde hakaret ederler, öğrencileri fiziksel olarak cezalandırırlar, sözlü olarak cezalandırırlar, öğrencilere bilmiş bir tavırla konuşurlar, onları eleştirir ve aşağılarlar. Allahtan günümüzde öğretmenlerin ve yetkililerin bu davranışları okullardan ve dünyadan kaldırılmaya başlanmıştır.Yetişkinlere okuryazarlık öğretirken de bu davranışlardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Okuryazarlık katılımcılarıyla etkileşim içinde olmanın alternatif yollarını düşünün. Ders düzenlemeyin; bunun yerine önerilerin tartışılacağı ve aktivitelerin planlanacağı çalıştaylar düzenleyin, ve bu aktiviteleri yapabilmek için saha gezileri ve projeler düzenleyin. Burada önerilen model iki çeşit seansın olması. İlk seans çeşidi bir toplantı gibi olacak. Mekan olarak bir sınıfı kullanabilirsiniz ama seansın ismi ders olmayacak. "Toplantı", ihtiyaçları belirlemek, katılımcıların bulunduğu okuryazarlık seviyesini belirlemek ve belirledikten sonra öğrenme projeleri için fikir üretme ve planlama, sonra da projeler için yapılan saha gezilerindeki aktivitelerin takibi için kullanılabilir. İkinci tip seans, katılımcıların ilk seansta bir grup içinde belirledikleri bir "saha gezisi" ya da "proje" olacak. Bu, balıkların adlarını ve fiyatlarını yazmak için deniz kenarına bir gezi olabilir, ya da bir markete gidip oradaki ürünlerle aynı aktivite yapılabilir. Sığırları ayırt etmek için ağıla yapılmış bir gezi olabilir. Ekinleri tanımak için çiftliğe bir gezi yapılabilir. Mutfak gereçlerini ya da tarifleri tanımak için mutfağa girilebilir. Araç-gereçleri, işçileri ve inşa etmeyi tanımak için şantiyeye bir gezi düzenlenebilir. İçeriğin katılımcılarınızın koşullarına uygun olması gerektiğini göz önünde bulundurarak, onları yaratıcı olmaları için teşvik edin. Bütün bunlar katılımcıların yüksek katılımını gerektiriyor. Güç kazanmaları için bu planlamaları, saha gezisi ve proje takiplerini yaparak efor harcamaları gerekiyor. Onlar adına karar vermeyin; kendi karalarını verdiklerinde, karar vermede daha güçlü olurlar, güç kazanırlar. Katılımcılarınız öğrenci ya da çocuk değildir; onurlu ve mücadeleci bir gayretin içerisinde sizinle eşittirler. Bunu asla unutmayın ve onlara her zaman bu şekilde davranın. 5. Saygı Çok Önemlidir: Okuma yazma bilmeyen bir insanın hayat tecrübelerini düşünün. O okuma yazma bilmediği için alay edilmiş ve/veya hakaret edilmiş olabilir. Okuryazar olmadığını gizlemeye mecbur bırakılmış olabilir. Sizin çalıştaylarınıza ve saha gezilerinize katılarak herkese okuma yazma bilmediğini itiraf ediyor. Eğer karşılığında fayda görmüyorsa ve saygı duyulmuyorsa vazgeçecektir. Bu sebeple, okuryazarlık seanslarınıza katılmak cesaret ister, ve siz, o cesaretin farkına varacak ve onu övecek kadar erdemli olmalısınız. Yine, okulda öğrencilere uygulanan davranışlardan kaçınmalısınız ve katılımcılarınıza saygı göstermelisiniz. Ayrıca birbirlerine saygı göstermelerini de vurgulayın. Kendi kendine saygı duymalarını da sağlayın. Her katılımcıya birer ünvan vermediğiniz sürece kendi kendinize Bay, Bayan, Dr gibi ünvanlar vermeyin. Ya siz dahil herkese ilk ismiyle hitap edilecek ya da herkese ünvanı ve soyadıyla hitap edilecek. (Bana Dr. Phildiye hitap edin). Sadece bütün katılımcılara saygı göstermekle kalmayıp, onlara saygı duyduğunuzu bildikkerinden emin olmanız gerekiyor. 6. Uygulayarak Öğrenme, İzleyerek ya da Dinleyerek Öğrenmeden Daha Etkilidir: Becerilerimizi farklı şekillerde öğreniriz: ders dinleyerek, bant kayıtları dinleyerek, video ve film izleyerek, canlı sunum ve performansları izleyerek ve uygulayarak... Bakınız eğitim yöntemleri modülü. Harekete geçiricileri eğitmek içinetkili olan çoğu yöntem okuryazarlık eğitimi için de etkilidir. Takdir edersiniz ki, "uygulama", pratikten sınıftaki simulasyon seanslarına kadar bir dizi aktiviteyi içerir. Katılımcıların uygulayarak öğrenmeleri için ilginç, konuyla alakalı ve yararlı yöntemler üretmek sizin sorumluluğunuzdur. Bu tarz seansları planlarken, katılımcılarınızın da seansların tasarımı ve gerçekleşmesinde katkıda bulunması yararlı olacaktır. Tutun ki sınıfta dersiniz yok, planlama seanslarını var. Planlama seanslarında katılımcılarla birlikte ihtiyaç belirlemesi yaptınız. Bir balıkçı köyündesiniz. Grup olarak, bütün balık türlerini, boyutlarını ve fiyatlarını listeleyen bir kitapçık yapma projeniz var. Saha gezisi için 2 saat ayırırsınız ve grup olarak deniz kenarına gidip balıkların ismini ve fiyatlarını yazarsınız. Listeyi planlama odasına geri getirirsiniz ve o listeden, tüm fiyatları sıralayan bir kitapçık oluşturursunuz. Grubun bütün üyelerine balıkların isimlerini ve fiyatlarını yazmak ve böylelikle, anlamlı bir amaçla, yazmada pratik tecrübe edinmeleri için fırsat verilir. . Projenin çeşitli aşamalarında, kaydetme ve aktarmanın yazma ve okumayla nasıl geliştirilebileceğini, ve sizin değil, katılımcıların bunu nasıl yapacağını saptarsınız. 7. Yüksek Seviye Karmaşık Okuryazarlığı Hedeflemeyin: Yüksek seviyede okuryazar olmak, karmaşık dilbilgisini analiz edebilmek, imladan emin olmak, şiir ve düzyazının hakkını verebilmek güzel bir sonuç olabilir. Eğer iki katılımcıdan biri bu seviyeye ulaşmak için istek belirtiyorsa, bunu başarabilmek için yollar bulmalarını tabi ki teşvik edeceksiniz. Fakat sizin okuryazarlık programınız böyle amaçlar gütmemeli. Sırf bireylerin okuryazar olmaları için okuryazarlık dersi vermiyorsunuz. Bireylerin pratik işler yapmasını ve okuyup yazmasını sağlayarak bir topluma güçlenmesi için yardım ediyorsunuz. Mükemmel imla ve dilbilgisi gerekli değildir. Sıkça kullanılan kelimeleri yazılı olarak tespit edebilme ve başkaları tarafından okunabilen semboller yazabilme – ulaşmak için çaba sarfettiğiniz okuryazarlık düzeyi budur. Asla bir imla ya da dilbilgisi hatasını eleştirmeyin. Asla. Konularınızı güncel, konuyla ilişkili ve yerel olanlarla sınırlayın. Bir balikçı kasabası halkı Shakespeare veya Proust hakkında bilgi sahibi olmak zorunda değildir. Sığır çobanları Wordsworth ya da Browning'den alıntı yapmak zorunda değildir. Gecekondu sakinlerinin, cümle ayrıştırmayı veya fiil çekimlerini bilme ihtiyacı yoktur. Bahçıvanların şiir ya da söz yazarı olmalarına da luzum yoktur. Bazı bireyler bu zevkleri keşfetmeye kalkışabilir, onları teşvik edin, fakat okuryazarlık programınız dahilinde değil. Eğer katılımcılarınızın imla veya dilbilgisi kurallaru iyi gelişmiş değilse endişelenmeyin. Eğer bir kelimeyi yazdıklarında ne yazmayı amaçladıklarını anlıyorsanız, başarmışlardır. Bunun için onları övün. Mükemmleli başka yerde aramalarına izin verin. "Bir inekten yumurta, bir tavuktan süt beklemeyin." 8. Pratik İletşim Amaçlayın - Mükemmeliyet İçin Çaba Harcamayın: Yazmanın iki temel amacı (1) kaydetmek ve (2) aktarmaktır. Her ikisi de sözel olarak yapılabilir ama katılımcılarınıza, yazılı bir kelimeyi kullanırken dasıl daha doğru ve kolay olabileceğini gosterebilirsiniz. Bakınız izleme. Yazılı kaydetme ve anlatmanın avantajları vardır. Siz ve katılımcılarınız balık pazarına bir saha gezisi düzenleyip farklı tür balıkların isimlerini ve fiyatlarını yazarsanız kayıt oluşturmuş olursunuz. Bir ay sonra listenize bakarsanız doğru bir fiyat listeniz olduğunu görürsünüz. Bu hafızadan daha güvenilirdir. Eğer balık isimlerinin ve fiyatlarının olduğu kitapçığı ya da posteri alıp saha gezisi grubunda olmayan birine yollarsanız, yazılı aktarım yapmış olursunuz. Aynı şekilde, hafızadan daha güvenilirdir. Bu güvenilirlik okuma ve yazmanın pratik ve kullanışlı sonucudur. Bu sebepledir ki bu saha gezisi, balık isimlerinini ve fiyatlarını topladığı için bir balıkçı toplumuna, üyeleri sığır çobanı olan bir toplumdan daha yararlı gelecektir . Pratik olmak için, ilk önce hangi konuların katılımcıların hayatlarına uygun olduğunu tahlil etmeniz lazım ve bu katılımcılarla grup olarak yapıldığında en iyi sonucu verir. Bu şekilde okuma ve yazmanın değerini daha iyi anlama ve öğrendiklerini unutmama olasılıkları artar. 9. En Fazla Kullanılan Dillerin ve Alfabelerin Üzerinde Durun : Temel okuryazarlık öğrenirken, okuryazarlık programınızda hangi dillerin ve alfabelerin kullanıldığının birşey değiştirmemesi lazım. Hiçbiri diğerinden apaçık daha iyi değildir. Seçim, toplumda en çok anlaşılan ve bilinenin hangisi olduğuna bağlı olmalıdır. Yine, ilişki ve kullanım kriteriniz olması lazım. Toplumu tanımanız gerekiyor. Bazen aynı dil için birden fazla alfabe vardır. Örneğin, Hinçe ve Urduca temel olarak aynı dildirler. Hinduizm Hinçeyi, İslam da Urducayı etkiler. Hint alfabesi, eski Farsça'dan gelerek Sanskrit dilinden türemiştir, Urdu alfabesi ise (sağdan sola yazılır), Fars etkileriyle birlikte, Arapçadan türemiştir. (Dilin kendisi Farsçadan türemiştir). Modern Japon alfabesi (Japonya'nın 3 alfabesi vardır, bunlardan biri Çincedir), her karakterin bir ünsüz ve ardından da bir ünlüyle birleierek oluituğu bir matristir. Etiyopya'nın Amharic dilinin 240 karakteri de aynı şekildedir. Ünlüyle ünsüz arasındaki ayrım tabi ki Avrupa dillerinin bir özelliğidir, özellikle de Romen alfabesine dayanır. Her bir kelimenin her alfabede nasıl yazıldığını göstererek, birden fazla alfabe kullanmak uygundur. Tek zorunluluk, kullanılan alfabelerin toplumun geneli tarafından anlaşılır olmasıdır. Afrika'nın genelinde, Avrupa dillerine dayanan ve genellikle Hristiyan misyonerleri tarafından tanıtılan, sadece bir tane alfabe kullanılır. Onu kullanmanız demek, doğru Avrupa imla ve dilbilgisi üzerinde duran katı bir demagog olmanız anlamına gelmez. Yol gösterici prensipleriniz katılımcılarınız tarafından öğrenilenlerin pratik, anlaşılır ve kullanışlı olması gerektiği yönünde olmalıdır (ille de doğru olması gerektiği değil). 10. Yazılı Kelimeleri Örnek Resimlerle Destekleyin: Okumayı öğrenirken, muhtemelen bilinçsiz olarak resimleri ayırt etmeyi öğrendiniz. Eğer okuryazarsanız - ki bunu okuyorsanız öylesinizdir - birçok okuryazar olmayan insanın bu sitede kullanılan çizimleri ayırt edemediğini öğrenmekten belki de şaşkınlık duyacaksınız. Hiçbir şekilde okuyup yazamayan bir insan karşılaştırma yapamaz; çizimler siyah-beyazdır, gerçek hayattaki gibi değildir; semboldürler, sahtedirler. Ama alfabelerin en temel karakterleriyle (herhalde Çin alfabesi hariç, çünkü resimlerden oluşur) karşılaştırılınca öğrenmesi daha kolaydır. Katılımcılarınız basit siyah-beyaz çizimleri ayırt etmeyi öğrendiğinde programınıza çizim de koyabilirsiniz. Örneğin, projelerden biri bir kitapçık ya da posterler hazırlamak olabilir. Sürekli kullanılan, iyi tanınan, söz konusu topluma uygun bir objenin basit çizimi katılımcılar tarafından yapılır ve objeyi tanıtan bir kelime altına yazılır. Toplantı: 11. Öğretim Planınızın Başına Temel Aritmetiği de Koyun: "Aritmetik" kelimesinin anlamı her zaman bilinmez. Sayıları tanımak, sayı saymak ve ölçmek için gereken temel yeteneklere sahip olma anlamına gelir. Düzyazı okuyup yazmayı öğrenmemiş çoğu insan bir şekilde temel aritmetiği öğrenmiştir ve para işlerinde kullanıyordur. Bu iyi birşeydir ve okuma yazma öğrenmenin hazırlığı olarak kullanılmalıdır. Bazı insanlar aritmetik öğrenmemiş olabilir. Müfredatınızda aritmetik de olmalıdır. Okuryazarlık prgramınıza sayıları da koyun. Aritmetik öğretmeyin; sayıları tanımayı ve yazmayı öğretin. 12. Öğrenilenler Pratik, Güncel ve Kullanışlı Olmalıdır: Okuryazarlık öğrenmeyle kulak yöntemiyle bir dili sözlü öğrenme (bu sitede başka bir belgede tarif edilmiştir) arasında benzerlikler vardır: Kulak. Bu iki yöntemin önemli ortak bir özelliği şudur: öğrenilen şey, alışılmış hareket yoluyla ve günlük aktivitelerden izole olarak öğrenilmemelidir. Eğer susamışsanız, "Bana su ver" demeyi öğrenin, daha fazla akılda kalacaktır. Özellikle eğer bunu söylediğinizde biri size bir bardak su veriyorsa. "Bana su ver" yazmasını öğrenmenize ve karşılığında da bir bardak su almanıza ne demeli? Olumlu pekiştirme. Öğrenme varoluşsal olmalıdır. Bu sebepledir ki, harekete geçirici olarak siz toplum hakkında ve toplum üyeleri için önemli olan şeyler hakkında çok bilgili olmalısınız. Bu şeyler organize ettiğiniz öğrenme projelerinde içeriği oluştururken temeliniz olamlıdır. 13. Söz Konusu Toplumda Neyin Yaralı ve İlginç Olduğunu Öğrenin ve Onu Kullanın: İlk önce toplum ve toplumun başlıca aktiviteleri hakkında bayağı bilgi sahibi olmanız gerekiyor. Sonra katılımcılarınızı da aynı şeyi yapmaya, etraflarında olup bitenlerin daha detaylı bilincine varmaya çekmeniz gerekiyor. Temel okuma-yazma öğrenirlerken, onları çok fazla kelimeyle veya kullanılan alfabedeki bir sürü karakterin şekillerini öğrenmeyle sıkmamak lazım. Buna göre, seçici olmanız gerekiyor ve onlar tarafından sıkça kullanılan şeyleri ayırt eden sözcükleri seçmeniz gerekiyor. Kelime hazinesinin, okuryazarlık programınızın içeriğinin fonksiyonel olması gerekiyor. Bu demek oluyor ki pratik ve alakalı olması gerekiyor. Toplumdan topluma değişir. Bu sebepledir ki, bir okuryazarlık programı planlamak için, harekete geçirici olarak sizin, günlük hayatın detaylarına çok aşina olmanız gerekiyor. Bunu kendiniz yapmazsınız; katılımcılardan öğrenirsiniz, ama neyi öğreneceğinizi bilmeniz gerekiyor. 14. Ortodoks Okullarından Müfredat (içerik) almaktan kaçının –– kendiniz yapın: Özellikle bir okuryazarlık programına yeni başlıyorsanız, yakındaki bir okuldan temel okuma kitabı ödünç alıp kelime öğretmeye başlamak çok çekici gelir. Güçlü olun; bu yaklaşımdan kaçının. Öyle bir kitaba dikkatlice bakın. İçindeki sözcükler neler? Kaç tanesi katılımcılarınız için önemlidir? Bugün, milli ders kitaplarını milli görüntülerle ve fikirlerle daha alakalı yapmak için çabalar olsa da, hiçbir ders kitabı, milletin içindeki fikirleri ve diğer şeyleri geniş bir şekilde yansıtamıyor; toplumlar birbirlerinden çok ayrışır. Ayrıcai katılımcılarınızla grup aktivitesi olarak kendi kelime listenizi oluşturmak onlara daha güçlenmiş olmaları için ve seçtikleri kelimeleri daha iyi benimseyebilmeleri için yardımcı olur. Yöntemleriniz ve içeriğiniz için kriterleriniz ortodoks olup olmama doğrultusunda olmamalıdır, toplumdaki okuryazar oranını gerçekten artırıp artırmamalarıyla ilgili olmalıdır. 15. Geleneksel, Ortodoks, İşe yaramaz Konulardan Kaçının (ör: alfabe, şiir, yabancı drama): Okulda genellikle öğrencilere bütün bir alfabe öğretilir. Ama alfabe nedir? Her biri farklı şekilde ve farklı ses/sesleri temsil eden karakterler topluluğudur. Alfabe ve içindeki harfler sizin okuryazarlık katılımcılarınızın hayatında herhangi pratik ya da yararlı bir şeyi temsil etmez. Ezberlemek için fazla gariptirler ve günlük hayatla doğrudan ilişkili değildirler . Bütün alfabeyi öğretmeyin. Sadece pratik ve yararlı olarak seçtiğiniz kelimelerin içinde bulunan harfleri öğretin (toplumdan topluma ve toplumun içindeki bazı gruplara göre değişir). En sonunda, okuryazarlık katılımcıları herhalde alfabedeki tüm harfleri ya da en azından kullanılanları öğrenecektir. Ya şiir nedir? Okullarda öğretilen şiir öğrenciler için "uygundur". Genel olarak çok karmaşık ve her zaman için oldukça kullanışsızdır. Temel okuryazarlık öğrenenler için şiirin ne gibi bir pratik kullanımı olabilir? Peki ya edebiyatın diğer biçimlerinin? Evet, bunlar, en azından bazı insanlar için okuması zevkli şeyler olabilir. Eğer şimdiki zaman için okuryazarlık katılımcılarınıza pratik, alakalı ve kullanışlı gelmeyecekse programınızda bunları öğretmeyin. Eğer katılımcılardan biri ilgi gösterirse, teşvik edin, destekleyin ve başka ortamlarda şiir, drama, düzyazı ya da diğer edebi sanatları çalışmalarını önerin. 16. Hiçbir zaman – Eleştirmeyin; Sık sık – Övün: Bakınız katılımcı yönetim modülü: Olumlu Tutumaçıklar ki, ne zaman birini eleştirirsek bu, kolayca veya otomatik olarak bir hatayı düzeltmez; o kişi hatasını savunmak için daha fazla çaba harcayacak ve sizin liderliğinizin takipçisi olmak için daha az istekli olacak. Bu prensip, personel ve gönüllü yöneticiliğinde uygulandığı gibi katılımcılara okuryazarlık yolunda liderlik yaparken de uygulanır. Okuryazarlık katılımcılarınızdan hata yapmamalarını beklemeyin; bu insanları Allah'tan ayıran, her insana mahsus önemli bir özelliktir. Hatalarına nasıl karşılık verdiğiniz onların sizden ne kadar iyi okuryazarlık öğrendiğini çok etkileyecektir. Sakin olun, toleranslı olun, başarılara konsantre olun. Farazi bir örnek kullanalım. Farzedin ki okuryazarlık katılımcılarınızdan birisi "Can gel" yazmaya çalışıyordu ve belki de "Cam gal" yazdı. Katılımcının ilerleme kaydettiğinin farkına varın; oraya kadar gelebilmek bile aslında zor bir iştir. Öğrencinize, eğer "gel" yazarsa daha fazla kişinin cümledeki gel'i farkedeceğini anlatın ("cam"daki "m"den hiç bahsetmeyin bile). Genel olarak vermeniz gereken cevap şu sekilde olmalıdır: "Çok iyi, ... yaparak daha da iyi yapabilirsin (nokta, nokta kısmı, hangi iyileştirmeyi önerdiğinize göre değişir). Eleştiri yapmadan iyileştirme önerebilirsiniz. Ender durumlarda, öğrenci "'Gal' yanlış mı?" diye sorabilir. Temel okuryazarlık eğitiminde yanlış diye birsey yoktur. Bunu ona söyleyin. Sadece, "gal" yerine "gel" yazarsan daha fazla insan ne demek istediğini anlayacaktır. Başarıları övün. Yüzeysel, samimiyetsiz övgü kullanmayın. Başarıların gerçekçilikle farkına varın. Bir karakteri tanımak ve onu başkalarının da tanıyacağı şekilde kağıda yazmak kolay birşey değildir. Bu büyük bir başarıdır. Birşeyin yanlış olduğunu söylemek için eleştiri yapmak yerine kibarca nasıl geliştirilebileceğini vurgulayın. Bakınız Sandviçövgülerin (ekmek) arasına iyileştirme önerisini (eleştiri değil) sandviç edersiniz (yerleştirirsiniz). Yöneticilik eğitiminde önemli slogan şudur: "Daha iyi olmak için kötü olmak zorunda değilsiniz." Aklınızda bulunsun ki öğrencileriniz hatalar yapacaklardır; hataları vurgulamak yerine onlara kötü olmadıklarını ve daha iyi olabileceklerini gösterin. 17. Katılımcılara Öğrendiklerini Öğretme Fırsatı Verin: Belki farketmişsinizdir, bir şeyi öğrendiğimizde eğer başkasına öğretmek zorunda kalırsak daha iyi öğreniriz. Daha uzun süre aklımızda tutarız. Daha derinden anlarız. Birşeyi başkasına öğretmek için çaba harcarsak o şeyi daha iyi anlamak için kendi kendimize yardım etmiş oluruz. Bu fenomeni okuryazarlık programınızın metodolojisine koyun. Okuryazarlık katılımcılarınızın öğretmeleri, göstermeleri, ya da öğrendikleri şeyleri örneklemeleri için yollar bulunuz. Katılımcı arkadaşları geçici olarak danışanları olabilir. Belki de "P" harfinin şeklini yapmak gibi temel bir şeydir. Ya da bir saha gezisi veya projeyle alakalı birşeydir, örneğin balık isimleri, boyutları ve fiyatlarını listeleyen bir broşür hazırlamak gibi. Eğer okuryazarlık programı hazrılarken harekete geçiricileri eğitmek için bu belgeleri kullanıyorsanız, pratik ve fonsiyonel okuryazarlık prensiplerini birbirlerine öğretmeleri için harekete geçirici katılımcılara görevler verin. Bakınız Eğitim Yöntemleri. Katılımcılarınız ister okuryazarlık öğrencileri olsun ister harekete geçirici öğrencileri olsun, "uygulayarak öğrenme" prensibi, katılımcıların başkalarına öğrendikleri beceri ve prensipleri öğretmeleri için yollar aramak için de kullanılabilir ve kullanılmalıdır. O şekilde yaptıklarında daha iyi öğreneceklerdir. 18. Katılımcıları Keşvetmenin Huşusuna ve Zevkine Sürükleyin: Sonsuza kadar okuryazarlık katılımcılarınıza okuma-yazma öğretmek için onların yanında olmayacaksınız. Bu sebeple, onları, kendi kendilerini eğitmeye ve daha fazla öğrenme arzusunun zevkini tatmaya alıştırırsanız bu çok verimli olacaktır . Fonksiyonel okuryazarlıkta "bir kere - herkes için" diye birşey yoktur. İnsanlar daha fazla okuryazar olabilir ya da süreci herhangi bir seviyede durdurabilirler. Siz onları en temel seviyeden başlattınız. Bu onlara, daha fazla öğrenmeye devam etmek için (örneğin müfredatınızın önemli bir parçası olmaması gereken imla ve dilbilgisi) bir hazırlk olmalıdır. Başka yerlerde başarılı olan fikirlerden biri katılımcıların bir okuma kulübü ya da topluluğu organize etmeyi isteyip istememelerine dikkat etmektir. Kulüp olarak kendi yürütmeleri olacak, ne yapmak istedikleri ve kendi kendilerini nasıl yönetmek istedikleri konusunda karar verebileceklerdir. Emekli okuryazar insanları, yerli meslek sahiplerini ve başka insanları gönüllü olarak davet etmeyi isteyebilirler. Bu insanların her biri birer sunum yaparlar. Okumayı ne kadar iyi öğrendiklerine ve seviyelerine göre, işleri büyütüp bir kitap eleştiri kulübüne veya bir gazete okuma kulübüne dönüşebilirler. Okuryazarlık katılımcılarına, kağıt üzerindeki belirli karalamaların nasıl birşeyler anlatabileceğini ilk defa gösterdiğinizde, büyük ihtimalle sevinç ve huşu göstereceklerdir. O an, keşvedilecek şeylerin sınırsız olduğunu ve eğer isterlerse hayatlarının sonuna kadar yeni şeyler öğrenmeye devam edebileceklerini söylemek için iyi bir andır. Eğer öğrenme zevkine karşı merak ve huşu aşılarsanız ve/veya teşvik ederseniz katılımcıya - ve topluma çünkü üyeleri daha fazla okur-yazar oldukça bir toplum daha fazla güçlenir - büyük bir iyilik yapmış olursunuz. Geri dön: Okuryazarlık ve Güçlenme ––»«––© Telif Hakkı 1967, 1987, 2007 Phil Bartle
––»«–– |
Ana Sayfa |
Okuryazarlık |