Tweet Çeviriler:
Català |
YOKSULLUĞUN FAKTÖRLERİEn Önemli Beş Faktöryazan: Phil Bartle, PhDçeviren: Nesrin YılmazÇalışma Atölyesi NotlarıYoksulluğa neden olan en önemli faktörler nelerdir?Sosyal Bir Problem Olarak Yoksulluk: Hepimiz zaman zaman parasız kalmışızdır. Bu, kişisel bir tecrübedir. Ancak sosyal bir problem olan yoksullukla aynı şey değildir. Para, zenginliğin bir göstergesi ve parasız kalmak servet eksikliğinin bir göstergesi olabildiği halde bu, sosyal bir problem olan yoksullukla aynı şey değildir. Ayrıca bak" İlkeler". Sosyal bir problem olarak yoksulluk, kültürün ve toplumun herbir boyutuna nüfuz eden gömülü bir yaradır. Bu, toplum üyeleri için kalıcı olan düşük gelir seviyelerini kapsar. Bu, eğitim, piyasa, sağlık hizmeti gibi hizmetlere erişim eksikliğini, karar verme yeteneği eksikliğini; ve ayrıca su, temizlik hizmeti, yol, ulaşım, ve iletişim gibi ortak hizmetlerin eksikliğini içerir. Bunların yanında yoksulluk, toplum üyelerinin çaresizliğe, umutsuzluğa, ilgisizliğe ve korkaklığa inanmasını ve bunları paylaşmasını sağlayan bir “ruh yoksulluğu”dur. Yoksulluk, özellikle ona neden olan faktörler, sosyal bir problemdir, ve onun çaresi yine sosyaldir. Biz bu eğitim web sayfalarında öğreniriz ki yoksulluğa karşı onun semptomlarını hafifleterek değil, ancak sadece ona neden olan faktörlere saldırarak savaşabiliriz. Bu eğitim notu sosyal bir problem olarak yoksulluğa neden olan “En Önemli Beş Faktör”ü listeler ve bunları tanımlar. Gönderilen yardımlar, kendileri yoksulluğun kurbanı olmaya mahkum olsa bile, kolaylıkla yoksulluğu ortadan kaldırmaz yada azaltmaz. Bunlar kısa dönemde yoksulluğun semptomlarını sadece azaltacaktır. Ancak kalıcı bir çözüm değildir. Sosyal bir problem olan yoksulluk sosyal çözüme ihtiyaç duyar. Bu çözüm yoksulluğa neden olan en önemli beş faktörün açıkça, bilinçli olarak ve isteyerek ortadan kaldırılmasıdır. Faktörler, Nedenler ve Tarih: Bir “faktör” ve bir “neden” aynı şey değildir. Bir “neden”, örneğin yoksulluk gibi, bir problemin kaynağına katkıda bulunan herhangi birşey gibi görülebilir, buna rağmen bir “faktör”, problemin ortaya çıkmasından itibaren devam etmesine katkıda bulunuyor olarak görülebilir. Dünya genelinde yoksulluk birçok tarihsel nedene sahiptir: sömürgecilik, kölelik, savaş ve istila. Bu tür nedenlerle yoksulluğun koşullarını destekleyen ve bizim faktörler olarak adlandırdıklarımız arasında önemli bir fark vardır. Bu fark bizim bugün onlar hakkında ne yapabileceğimizle ilgilidir. Tarihe geri dönemeyiz ve geçmişi değiştiremeyiz. Yoksulluk varolmaktadır. Yoksulluğa neden olunmuştur. Bizim potansiyel olarak yapabileceğimiz şey yoksulluğu sürdüren faktörlerle ilgilidir. Çok iyi bilinen bir gerçek şudur ki yıkıcı savaşlarla, örneğin Birinci ve İkinci Dünya Savaşı, karşılaşan birçok Avrupa ulusları açık yoksullukla, sadece hayatta kalacak kadar yardıma ve sadakaya muhtaç hale gelecek şekilde azaldı. Bu uluslar başarılı olabilmek ve modern zamanın sözü geçen refah sahibi ulusların insanları olabilmek için onyıllar içinde kendilerini gerçek milli gelir anlamında geliştirdiler. Biz ayrıca biliyoruz ki onlar için “yardım” adı altında milyonlarca dolar harcanmış olsa da diğer birçok uluslar dünyanın en az gelişmiş ülkeleri arasında kalmaya devam ettiler. Neden? Çünkü yoksulluğun faktörleriyle savaşılmadı, sadece semptomları etkilendi. Makro yada ulusal düzeyde düşük bir GYH (gayrisafi yurtiçi hasıla) yoksulluğun kendisi değildir; bu sosyal bir problem olarak yoksulluğun bir semptomudur. Burada yoksulluğun (sosyal bir problem olarak) listelenen faktörleri, cehalet, salgın hastalık, ilgisizlik, sahtekârlık ve bağımlılık, basit şartlar olarak algılanmalıdır. Manevi yargılama amaçlanmaz. Onlar iyi yada kötü değildir, sadece vardırlar. Eğer bu, yoksulluğu azaltmak yada ortadan kaldırmak için grupça, bir toplum yada cemaat içinde, alınmış bir kararsa onlar, herhangi bir değer yargılamasında bulunmadan, bu faktörleri gözlemlemek ve belirlemek zorunda kalacaktır, ve yoksulluğu yoketmenin yolu olarak onları ortadan kaldırmak için harekete geçmek zorunda kalacaklardır. En önemli beş faktör, karşılığında, piyasa eksikliği, yetersiz altyapı, etkisiz liderlik, kötü yönetim, düşük istihtam, beceri eksikliği, yetersiz yatırım, ve bunun gibi diğer ikinci sınıf faktörlere neden olur. Bunların herbiri sosyal bir problemdir, herbiri en önemli beş faktörün biri yada daha fazlası aracılığıyla ortaya çıkmıştır, ve herbiri yoksulluğun sürmesine katkıda bulunur, ayrıca yoksulluğun yokedilmesi için bunların ortadan kaldırılması gereklidir. Bu beş faktörün herbirine sırayla kısaca göz atalım. Cehalet: Cehalet habersiz olma yada bilgi eksikliği demektir. Bu, zeka eksikliği demek olan aptallıktan yada bilgelik eksikliği olan ahmaklıktan farklıdır. Bu üçü bazı insanlar tarafından sıkça karıştırılır ve aynı şey oldukları varsayılır. Eski bir söylem der ki “Bilgi güçtür”. Ne yazık ki bunu bilen bazı insanlar bilgiyi kendileri için saklamaya çalışır (avantaj edinmenin haksız bir stratejisi olarak), ve diğerlerinin bilgiye sahip olmasını engellemeye çalışırlar. Herhangi bir kişiye belli bir yetenek konusunda eğitim verdiğinizde yada bilgi aktardığınızda bu bilginin yada yeteneğin doğal olarak toplumun geri kalanına aktarılacağını yada sızacağını beklemeyin. Eksik olan bilginin ne olduğunun saptanması önemlidir. Toplumun daha güçlü hale gelmesi için yardım etmek isteyen birçok planlamacılar yada iyi niyetli insanlar çözümün eğitim olduğunu düşünürler. Ancak eğitim birçok şey demektir. Varolan durum için bazı bilgiler önemli değildir. Bir çiftçinin Shakespeare’in oyununda Romeo ve Juliet’in öldüğünü bilmesi ona yardımcı olmayacaktır, ancak hangi tür tohumun ne tür yerel toprakta yetişebileceği ve hangisinde yetişmeyeceğini bilmesi çok daha yararlıdır. Bu, toplumu güçlendirme serisi dökümanlarındaki eğitim, bilginin (diğer birçok şey yanında) aktarılmasını içerir. Neyin kapsanacağının seçilmesinde tarihsel nedenleri olan genel eğitime nazaran burada yeralan bilgi, kapasiteyi arttırmayı hedefler, genel bir aydınlatma amaçlı değildir. Salgın Hastalık: Bir toplum yüksek oranda salgın hastalığa sahipse, işe gitmeme oranı fazla, verimlilik düşük, ve yaratılan değer (zenginlik) azdır. Salgın hastalığın yarattığı sefalet, rahatsızlık ve ölüm yanında bu, ayrıca toplumdaki yoksulluğun en büyük faktörlerinden biridir. Sağlıklı olmak (hasta olmamak) sadece bu kişilere yardımcı olmaz, ayrıca bu, toplumdaki yoksulluğun yokedilmesine de katkıda bulunur. Burada, herhangi bir yerde olduğu gibi, önlem almak çareden iyidir. Bu, BBS (birinci basamak sağlık) ilkelerinden biridir. Birçok insanın hasta olması ve bakıma ihtiyaç duymasına kıyasla nüfusun herzaman sağlıklı olması durumunda ekonomi de daha sağlıklıdır. Sağlık, güvenli ve temiz içme suyuna erişebilirlik, atıkların su kaynağından ayrılması, temizlik bilgisi ve hastalıktan korunmak – hastalığa karşı önlem almaktansa çare olarak daha pahalı olan klinik, doktor ve ilacın ötesinde – gibi noktalarda yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulunur. Hatırlanmalıdır ki biz nedenlerle değil, faktörlerle ilgileniriz. Verem hastalığının ilk kez, ticaret için gelen yabancılar tarafından bulaştırıldığının yada onun autochthonic olmasının bir önemi yoktur; AIDS taşıyan virüs olarak HIV 'nin, CIA’nin biyolojik savaş silahı olarak planı olmasının yada yeşil maymunlardan gelmesinin bir önemi yoktur. Bunlar olası nedenlerdir. Nedenleri bilmek hastalığı yoketmez. Faktörleri bilmek onları tamamen ortadan kaldırmak için daha iyi hijyeni ve korunmacı yaklaşımı sağlayabilir. Birçok insan sağlık hizmetlerine erişebilmeyi insan hakları, acının ve ızdırabın azaltılması ayrıca insanların yaşam kalitesi meselesi olarak görür. Bütün bunlar sağlıklı bir topluma katkı için geçerli sebeplerdir. Bu nedenlerin ötesinde burada tartışılan şudur ki sağlıklı bir toplum yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulunur, ve ayrıca savunulan yoksulluğun sadece morbidite yada ölüm oranıyla ölçülmeyeceği, ancak salgın hastalığın yoksulluğun diğer yapılarına ve biçimlerine katkıda bulunacağıdır. İlgisizlik: İlgisizlik insanların umursamazlığı, yada kendilerini çok güçsüz hissedip birşeyleri değiştirmek, yanlışı doğrulamak, hatayı düzeltmek, yada durumu olumlu hale getirmek için çabalamamasıdır. Bazen bazı insanlar birşeyleri başarmak için gücünün yetmediğini hisseder, onlar bunları başarmak için uğraşan akrabalarına yada toplumun diğer üyelerine karşı kıskançlık duyar. Böylece onlar bunları başaran kişileri kendi yoksulluk seviyesine indirmek için fırsat kollarlar. İlgisizlik yada çaresizlik yine kendisini besler. Bazen ilgisizlik yada kayıtsız olmak dini kurallar tarafından doğrulanır, “Varolan herşeyi kabul edin çünkü Tanrı sizin kaderinizi belirlemiştir.” Böylesi bir kadercilik kötü amaçlı kullanılabilir. Tanrı’nın bizim kendimizi geliştirmemiz için istekli olmamız gerektiğine karar verebileceğini kabul ettiğimiz sürece O’nun kaderimizi belirlediğine inanmak normaldir. “Tanrı’ya dua edin, ancak ayrıca kıyıya doğru kürek çekmeye devam edin,” bir Rus atasözü, ifade eder ki biz Tanrı’nın ellerindeyiz, ancak biz ayrıca kendimize yardım etmek için sorumluyuz. Biz birçok yetenekle birlikte yaratıldık: yaşam standartlarımızı geliştirebilmek için karar verebilme, birlikte çalışabilme ve organize olabilme gibi; biz Tanrı’yı yada Allah’ı hiçbirşey yapmamanın bir bahanesi olarak kullandırmamalıyız. Bu, Tanrı’ya lanet etmek kadar kötüdür. Biz Tanrı’ya dua etmeli ve O’nun verdiği yetenekleri kullanmalıyız. Yoksullukla savaşta teşvik edici kişi destekleyici olmayı ve övgüyü kullanır, böylece insanlar (1) kendi hayatlarını kontrol etmeye istekli olacak ve (2) kontrolü nasıl ele alacaklarını öğrenecektir. Sahtekârlık: Toplum hizmetleri yada tesisleri için kullanılmak amacıyla ayrılan kaynaklar, güce sahip bazı insanların ceplerine aktarıldığında burada, mesele ahlâkın ötesindedir. Bu eğitim serilerinde biz iyi yada kötü olarak değer yargılamasında bulunmuyoruz. Ancak biz, yoksulluğun ana nedenlerini belirtiyoruz. Bunlardan biri güce ve güvene sahip insanlar arasındaki yolsuzluktur. Halktan çalınan miktar, çalan kişinin elde ettiği ve zevkle kullandığı, halk için olan zenginlikteki kayıptan çok daha azdır. Gaspedilen yada zimmete geçirilen parayla toplum için azalan zenginlik miktarı aynı değildir. Ekonomistler “çarpan etkisi” terimini kullanır. Yeni bir servete yatırım yapıldığında onun ülke ekonomisindeki positif etkileri yatırımdan kazanılandan çok daha fazladır. Yatırım için kullanılabilecek para bu döngüden çıkartıldığında toplumun mahrum kaldığı servet miktarı zimmete geçiren tarafından kazanılandan çok daha büyüktür. Bir devlet görevlisi 100 Dolar rüşvet aldığında bu, toplum serveti için sosyal yatırımda 400 Dolar’a kadar azalma demektir. Ne kadar ironiktir ki, küçük bir hırsız marketten on dolar değerinde herhangi birşey çaldığında biz çok sinirleniriz, halbuki bir devlet görevlisi halkın cebinden bin dolar çalabilir, bütün halka dört bin dolar kadar zarara neden olan, ancak biz ikinci hırsızı cezalandırmayız. Biz ikinci hırsıza görünen servetinden dolayı saygı duyarız, ve o kişinin bütün akrabalarına ve komşularına yardımından dolayı ona övgü duyarız. Buna karşı bahsedilen ilk hırsızın yol ortasında insanlar tarafından dövülmesini engellemek için polise ihtiyaç duyarız. İkinci hırsız yoksulluğun en büyük nedenlerinden biridir, halbuki ilk hırsız ikincisi tarafından yaratılan yoksulluğun iyi bir kurbanı olabilir. Bizim yaklaşımımız, soldaki paragrafta açıklandığı üzere, ironik olmaktan çok daha öte; o yoksulluğu ebedileştiren bir faktördür. Eğer biz zararın en büyüğüne neden olanı ödüllendirir ve gerçek kurbanları cezanlandırırsak, bu yanlış tutumumuz da yoksulluğa katkıda bulunacaktır. Zimmete geçirilen para yurt dışına çıkarıldığında ve yabancı bir bankaya (örneğin İsviçre bankasına) yatırıldığında o, ülke ekonomisine herhangi bir katkıda bulunmaz, aksine o sadece yabancı ülkeye yada yabancı bankaya yardım eder. Bağımlılık: Bağımlılık, bağış alıyor olmanın sonucunda ortaya çıkar. Kısa dönemde, örneğin bir doğal felaket sonrasında, bağışta bulunmak hayati anlamda gerekli olabilir. Uzun vadede, bahsedilen bağışlar yardımı alanların muhtemel başarısızlığına ve sonuç olarak devam eden yoksulluğa katkıda bulunuyor olabilir. Bir kişinin kendi kendine yardım edemeyecek kadar çok zavallı ve yardıma muhtaç olması, ve aynı şekilde bir grubun kendi kendine yetememesi, bu nedenle dışardan desteğe muhtaç olması bir yaklaşım yada düşünce biçimidir. Bu yaklaşım ve paylaşılan inanç biçimi kişilerin yada grubun dışardan yardıma muhtaç olmak zorunda olması durumunu devam ettirmeyi kendi kendilerine haklı göstermek için kullandıkları en önemli faktördür. Bu web sitesinde diğer birçok döküman bağımlılığa atıfta bulunur. Ayrıca Bak: Bağımlılık, ve Gizli Kaynakların Açığa Çıkarılması. Gelişimin gerekli prensiplerini paylaşmak için anlatılan öykülerin nasıl kullanılabileceği gösterildiğinde, Mohammed ve Halat hikayesi, yardımın bağımlılığı teşvik ederek zayıflığa neden olan bir sadaka niteliği taşımaması gerektiği ve bunların, destek sağlayıcı olması gerektiği prensiplerini göstermede anahtar olarak kullanılır. Toplumu güçlendirme yöntemi sadaka vermeye (toplumda zayıflığa neden olan) altenatif bir yöntemdir, ancak kendi kaynaklarını tespid eden ve kendi gelişiminde kontrolü ele alan – güçlenmeye başlayan - düşük gelirli kesimleri hedefleyen yardım, sermaye ve eğitimi sağlar. Genellikle herzaman, kendi kendine yetmeyi amaç edinen bir projede yardımı alanlar, bilinçlendirilene kadar, projenin sadece toplumda bir tesisin kurulması yada hizmetin sağlanması için gerekli kaynakların sağlanması için başladığını bekler, tahmin eder yada umar. Yoksulluğun beş ana faktörü arasından bağımlılık sendromu, toplumu teşvik edicinin kaygı duyduklarına en yakın olanıdır. Sonuç: Bu beş faktör birbirinden bağımsız değildir. Salgın hastalık ilgisizliğe ve cehalete katkıda bulunur. Yolsuzluk salgın hastalığa ve bağımlılığa katkıda bulunur. Ve bu böylece devam eder. Onların hepsi birbirini körükler. Herhangi bir sosyal değişim sürecinde biz “global düşünüp, yerel davran”maya teşvik ediliriz. Yoksulluğun En Önemli Beş Faktörünün yaygın olduğu, kültürel değerlerin ve davranışların içine gömülü olduğu gözlemlenir. Biz doğru olmayan biçimde herhangi birimizin, küçük yaşam seviyemizde, onlara karşı hiçbirşey yapamayacağımıza inanabiliriz. Umutsuzluğa kapılmayın. Eğer herbirimiz, sahip olduğumuz herhangi bir durumda yoksulluğun faktörlerine karşı savaşta kişisel katkı sağlarsa, bir bütün olarak hepimiz savaşıyor demektir, ve hepimizin hareketinin diğerleri üzerindeki çarpan etkisi, o faktörlerin yokolmasına ve ayrıca yoksulluğa karşı nihai zafere katkıda bulunur. Bu web sitesindeki eğitim araçları yoksulluğun azaltılmasında iki cepheyi hedefler, (1) toplumsal grupları birlik ve organize olmaya, ve ayrıca toplumsal hareketi ele almaya teşvik ederek toplumsal yoksulluğu azaltma, (2) ve küçük işletmeleri teşvik ederek servet yaratılması yoluyla kişisel yoksulluğun azaltılması. Siz, teşvik edici olarak, yoksulluğun en önemli beş faktörü üzerinde etki sağlamada anahtar role sahipsiniz. Yoksulluğu azaltmak için teşvik edici ve eğitici yöntemlerinizi hayata geçirerek kendi dürüstlüğünüzden emin olabilirsiniz, sistemi yağmalayanları engelleyebilirsiniz, ve size katılanların hepsini, sizin verdiğiniz eğitim ve yol göstericilik sayesinde ve kendilerinin belirlediği faaliyetler doğrultusunda, yoksulluğun faktörlerine karşı durmaya çalışmaya teşvik edebilirsiniz. Sosyal bir problem olarak yoksulluk en önemli beş faktöre sahiptir: cehalet, salgın hastalık, ilgisizlik, sahtekârlık ve bağımlılık. Bu faktörler, sonuç olarak, piyasa eksikliği, yetersiz altyapı, zayıf liderlik, kötü yönetim, işsizlik, yetenek eksikliği, sermaye yetersizliği, ve bunun gibi diğer ikinci sınıf faktörlere katkıda bulunur. Sosyal bir problem olan yoksulluğa karşı sosyal çözüm, yoksulluğun faktörlerinin ortadan kaldırılmasıdır. ––»«––Toplumun Bilinçlendirilmesi; Sağlık ve Hijyen: © Telif Hakkı 1967, 1987, 2007 Phil Bartle
––»«–– |
Ana sayfa |
Toplumu Güçlendirmek |